Köşe Yazısı: Hukukta Toplumsal Cinsiyet Eşitsizlikleri
TR:
1923 yılına kadar, dönemin çoğu ülkesi gibi, Türkiye'nin tarihi de yüzyıllar boyunca süregelen ataerkillikten etkilenmiştir. Bu görüş yazısında, Türkiye'deki modern hukuk sisteminin tarih boyunca kadın haklarını koruma konusunda nasıl yetersiz kaldığını inceleyeceğim.
16.yüzyılda yargı yapıları oluşmaya başladıkça, kadınların hukuki statüsünün nasıl olması gerektiği konusunda daha net bir çerçeve ortaya çıkmıştır. Bu dönemde ataerkil yapılar ve kurumlar, dünya genelinde birçok ülkenin toplumsal dokusuna nüfuz etmiştir. Modern hukuk sistemlerini şekillendiren tanınmış siyasi figürler, ideal bir sistemde "tüm erkeklerin eşit olduğu" görüşünü savunmuşlardır. Sonuç olarak, kadınlar hukuki meselelerden tamamen dışlanmıştır. "Tüm erkekler eşittir" ifadesi, başlangıçta toplumun tüm bireyleri arasında eşitliği teşvik etmeyi amaçlamış olsa da, bu tanıma kadınlar dahil edilmemiştir. Burada kadınlara dayatılan kalıp yargıları göremiyor muyuz? Ne yazık ki, bu kalıp yargılar çağdaş hukuk sistemlerinin temel katmanlarına işlenmiş ve günümüzde toplumsal cinsiyet eşitliği için önemli bir engel oluşturmaktadır.
Fakat, son yüzyılda önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Türkiye, 19. yüzyılda kadınlara eşit haklar tanıyan ilk ülkelerden biri olmuştur. Atatürk, Türk toplumunu modernleştirmek ve laikleştirmek amacıyla çeşitli reformlar gerçekleştirmiş ve kadınlara daha fazla hak tanımıştır. Bu reformlar arasında kadınlara 1934 yılında seçme ve seçilme hakkının verilmesi ve 1926'da kabul edilen İsviçre Medeni Kanunu ile evlilik ve boşanma gibi konularda kadınlara daha fazla hukuki eşitlik sağlanması yer almaktadır.
Ancak bugün Türkiye, kadın haklarının gerilediği birkaç ülkeden biri konumundadır. 10 Mart'ta Türkiye, dünya genelinde kadın ve kız çocuklarının haklarını korumayı amaçlayan İstanbul Sözleşmesi'nden resmi olarak çekildiğini duyurmuştur. Avrupa Konseyi tarafından 2011 yılında kabul edilen bu sözleşme, kadına yönelik aile içi şiddeti önlemeyi amaçlamaktadır. Türkiye'nin sözleşmeden çekilmesinden bu yana, aile içi şiddet ve kadın cinayetleri oranlarında ciddi bir artış gözlemlenmiştir. Kadın haklarını korumak için çeşitli milletvekilleri ve dernekler alternatif önlemler önermiş olsa da, son iki yılda çok az ilerleme kaydedilmiştir.
Genel olarak, Türkiye’de kadınların hukuki gücünün giderek azaldığını açıkça görebiliriz.
1.ve 19. yüzyıllar arasında kadın hakları ciddi şekilde ihlal edilmiştir. Kadınlar kendi çocukları üzerinde hak sahibi olamamış, evlerinin dışında çalışamamış ve mülk edinme hakkına sahip olamamıştır. Antik uygarlıklarda bir zamanlar hukuk ve düzenin sembolü olan kadınlar, oy kullanma hakkına bile sahip değildi.
Yazar: Ceylin Sönmez
ENG:
Until 1923, alike most nations of it’s time, Turkey’s history had also been contaminated by centuries of patriarchy. In this opinion piece, I will be exploring how the modern legal system in Turkey has failed to protect women's rights throughout history.
As judicial structures began to form in the 16th century, the concept of what women’s legal status should look like became more apparent. During this time period, patriarchal structures and institutions permeated the fabric of most countries worldwide. Well-known political figures that helped shape the modern legal systems argued that in an ideal system, “all men are equal”. As a result, women were completely excluded from legal affairs. “All men are equal” is a sentiment that was initially aimed at fostering equality between all member of society - all except women. Can’t we see the stereotypes imposed upon women here? Unfortunately, these stereotypes have been embedded in the foundational layers of contemporary legal systems and they pose a significant challenge for gender equality today.
During the time period between the 16th and 19th century, women’s right were severely infringed. Women didn’t have rights to their own children, they couldn’t work outside of their own house, and they didn’t have the fight to own property. Women, who once used to be the symbol of law and order in antient civilizations, didn’t even have the legal right to vote.
Fortunately, there have been significant improvements in the last century. And Turkey was one of the first nations to give women equal rights in the 19th century. Atatürk implemented various reforms aimed at modernizing and secularizing Turkish society, including granting women more rights. These reforms included granting women the right to vote and run for office in 1934, and the adoption of the Swiss Civil Code in 1926, which granted women more legal equality in matters such as marriage and divorce.
However, today, Turkey is amongst the few countries where women’s rights are on a decline. On the 10th of March, Turkey officially announced it’s withdrawal from the Istanbul Convention, a convention that protected the rights of women and girls around the world. The convention was adopted by the Council of Europe in 2011 with an aim to curb domestic violence against women and girls. Since the withdrawal, domestic violence and femicide rates have seen a considerable increase. Although various lawmakers and associations have advocated for alternative measures to protect women’s rights, there has been very little improvement in the last two years.
Overall, we can see women become increasingly foreign to all aspects of their legal power in Turkey.
Author: Ceylin Sönmez